KADA - YARGI / YARGIÇ |
GİRİŞ
"Kada' "
kelimesi uzatılarak [hemze ile] yazıldığında insanlar arasında hüküm vermek
anlamına gelir. Bunun çoğulu ...
"akdiye(te)" kelimesidir. Tıpkı -keba- ve -akbiye(te)-
kelimelerinde olduğu gibi.
Kaza kelimesi sözlükte
bir şeyi sağlam yapmak ve geçerli kılmak / yürürlük kazandırmak ve [bu işlemi]
bitirmek anlamına gelir. Şu ayette bu anlamda kullanılmıştır:
> "Biz, Kitap'ta
İsrailoğullarına: Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık
derecesinde bir kibre kapılacaksınız, diye hükmümüzü verip tamamladık. "
[el-İsra, 4]
Şu ayette ise öldürmek,
tamamlamak, işini bitirmek anlamında kullanılmıştır:
> "Musa ona bir
yumruk atıp işini bitirdi." [el-Kasas, 15]
Şu ayette sürenin
tamamlanması anlamında kullanılmıştır:
> "Belirli süre
tamamlansın diye" [En'am, 60]
Kaza sözcüğünün terim
anlamı iki veya daha fazla kişi arasındaki anlaşmazlık anlamına gelmektedir.
İzzeddin bin Abdüsselam
şöyle demiştir: Kadl'nin [hakim / yargıç] velayet yetkisine dayalı olarak elde
ettiği hüküm verme yetkisi, bir olaya ilişkin hükmün kendisi hakkında geçerli
kılınması gereken kişi üzerinde şeriatın hükmünü ortaya çıkarmaktır. Müftünün
durumu farklıdır; çünkü onun hükme yürürlük kazandırması gerekli değildir.
Yargılama işine hüküm
denilmektedir; çünkü yargılamada bir şeyi yerli yerine koymayı gerektiren
hikmet özelliği bulunmaktadır. Zira yargılama, zalimi zulmetmekten alıkoymaktadır.
Bir başka görüşe göre ise yargılamaya hüküm adı verilmesi bir şeyi
sağlamlaştırma anlamı sebebiyledir. Hayvanın ağzına vurulan gemin demir kısmına
hayvanın başını kendi kafasına göre serbestçe hareket etmesine engelolduğu için
"hakeme" denilmiştir. Bir görüşe göre hikmet sözcüğü de bu anlamdan
alınmıştır; çünkü hikmet de kişiyi arzularına uymaktan alıkoyar.
Yargılama konusunda
temel deliller Kitap, Sünnet ve İcma'da yer almaktadır.
Kur'an'dan deliller şu
ayetlerdir:
> Aralarında Allah'ın
indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah'ın sana indirdiği
hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et. Eğer (hükümden) yüz
çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların
başına bela etmek ister. İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır.
[Maide, 49]
> Eğer hüküm
verirsen, aralarında adaletle hükmet. Allah adil olanları sever. [Maide, 42]
> Allah'ın sana
gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana Kitab'ı hak ile
indirdik; hainlerden taraf olma! [en-Nisa, 105]
Sünnetten deliller ise
şu hadislerdir: Bir hakim ictihad ederek hüküm verir de hükmünde yanılırsa bir
ecir alır. İsabet ederse iki ecir alır.(Buhari, el-İ'tisam bi'l-kitab
ve's-sünne, 7352; Müslim, Akdiye, 4462)
Hakim [en-NisabOrl]'nin
senedini sahih görerek rivayet ettiği bir hadiste "ona on ecir
vardır" denilmiştir. (Hakim, Müstedrek, 4, 88)
Beyhaki şöyle rivayet
etmiştir:
> Hakim hüküm vermek
için oturduğunda Allah onu doğrultmak ve muvaffak kılmak üzere
iki melek gönderir.
Hakim adil davranırsa bu melekler onu doğrultur. Şayet haksız hüküm verirse bu
melekler onu terk ederek yükselirler. (Beyhaki, adabu'l-kadi, 10, 88)
Nevevi, Müslim şerhinde
şöyle demiştir:
Müslümanlar sahihaynda
yer alan hadisin bilgili, hüküm vermeye ehil olan hakimin isabet etmesi halinde
içtihadından dolayı iki ecir alacağı, hata etmesi halinde hakkı talep
etmesindeki içtihadı sebebiyle bir ecir alacağı konusunda icma etmişlerdir.
Hüküm vermeye ehil olmayan hakimin hüküm vermesi ise helal değildir. Hüküm
verdiğinde herhangi bir ecir alamaz, günaha girer. Hükmü hakka uygun olsun ya
da olmasın geçerli olmaz. Çünkü onun doğruya isabet etmesi şer'! bir asıldan
değil tamamen tesadüf sonucu olmuştur. O, verdiği bütün hükümlerde isyankardır,
doğruya isabet etsin ya da etmesin böyledir. Bu hükümlerin tümü reddedilir. Bu
konuda hiçbir şekilde mazur görülmez.
Sünen sahipleri, Hakim
en-NisabOrl ve Beyhakl'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur:
> Hakimler üçtür: İkisi
cehennemde birisi cennettedir. Cennette olan hakim hakkı bilip ona göre
hükmedendir. Cehennemde olan iki hakime gelince; Bunların biri hakkı bildiği
halde [ona uygun hüküm vermeyerek] hükümde zulüm yapan ve insanlar arasında
[hakkı bilmeksizin] cahilce hüküm verendir. (Ebu Davud, Akdiye, 3573; Tirmizi,
Ahkam, 1322; İbn Mace, Ahkam, 2315)
Hükmü geçerli olan hakim
ilkidir. İkinci ve üçüncüsünün hükmüne itibar edilmez.
Yargılama işinin
yapıldığı konusunda öncekiler ve sonrakiler icma etmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v.),
ondan sonra raşid halifeler ve daha sonraki idareciler hakimlik yapmak
istemişler, önde gelen kimi alimler bu görevi üstlenirken aynı durumda olan
bazıları ise bundan kaçınmışlardır.
Hakimlikten sakındıran
ve buna teşvik eden pek çok hadisler mevcuttur. Kişi bunu hakkıyla yerine
getirdiğinde bunun çok büyük bir makam olduğu konusunda bir şüphe yoktur.
Bununla birlikte hakimlik riskli bir iştir, Allah'ın korudukları müstesna
hakimlikte [günahtan / kötülükten] salim olmak zordur. Süleyman el-Farisı,
Ebu'dDerda (r.a.) Beytü'l-makdis'te kadılık yaparken ona şöyle mektup
yazmıştır:
Kişinin yaşadığı yer onu
mukaddes [günahsız] yapmaz. Kişiyi yalnızca kendi ameli mukaddes yapar. Bana,
senin insanları tedavi eden bir doktor olarak tayin edildiğin haberi ulaştı.
Eğer hastalığı giderebiliyorsan bu ne güzel bir iştir. Şayet tedavi etmeye
çalışıyorsan herhangi birini öldürüp de cehenneme girmekten sakın.
Ne usta bir doktor, ne
de tedaviden anlayan birisi olmayan kimselerin durumu ne olur!
Büyüklerden hakimlik
mesleğine bulaşan bir kimse şöyle demiştir:
İlim ehliyeti olanların
yargı işine bulaşmamaları konusunda onları uyarırım. Çünkü alimlerin sözleri
kabulle karşılandığı halde hakimlerin sözleri çeşitli zanlara konu olur.
Hakimlik yapma durumunda cüzı bazı olaylar için ecir / sevap söz konusu olmakla
birlikte ilimde, kıyamete kadar baki kalacak genel faydalar söz konusudur.
"Hakim yapılan
kimse sanki bıçaksız olarak boğazlanmış gibidir" hadisine gelince; bu
hadis hakimlik yapması mekruh veya haram olan kimselere yorulur. (Ebu Davud,
Akdiye, 3571; Tirmizi, Ahkam, 1325)
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
YARGILAMANIN /
HAKiMLİK YAPMANIN HÜKMÜ